17.05.2012
Bu yazıda Hüseyin Atay'ın İslam dininde yaptığı içtihatlara kısaca değinmek istiyorum. Kendisinin bütün kitaplarını, konferanslarını ve sohbetlerini okuyan ve dinleyen biri olarak aşağıdaki kısa yazıyı anısına yazıyorum. Hüseyin Atay bildiğim kadarıyla çağımızın son yarısında yalnız Türkiye'de değil, bütün İslam ülkelerinde bir müçtehit rolünü oynamıştır. Ama değeri bilinmemiş bir aydınımızdır. Ben lisansta öğrenciyken Prof. Dr. Hüseyin Atay asistandı. Yeniliklere açık bir hocası vardı. Daha biz öğrenci iken genç bir asistan olarak bizimle sohbet eder, namazların yalnız farzlarını kılabileceğimizi söylüyordu. Abdestte çorapların üzerine mesh edebileceğimizi, ramazanda sahurun sabah namazına kadar uzatılabileceğini söylüyordu. İbadetten çok bilime ağırlık vermemizi istiyordu. İbadet Tanrı ile kul arasında bir olay olduğu halde, bilim herkesi ilgilendiriyordu. Müslümanlar sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla cennete gidemezler. Bilim ve iş hayatında da üretici olmaları gerekmektedir, diyordu. Hüseyin Atay ben İngiltere'ye gidip geldikten sonra da benimle ilgisini kesmedi. Felsefe öğrenimi gördüğüm için ve felsefeye çok meraklı olduğu için sürekli benimle felsefi tartışmalara girişirdi. Bütün çabası Kur'an'a felsefe ve aklın ışığında bakmaktır. Onun için Kur'an'dan başka otorite yoktu. Bütün mezhep kurucuları, fıkıhçılar ve kelamcılar onun için birer otorite değillerdi. Ama bunları da çok iyi bilirdi. Güçlü Arapçası ile bunların eserlerini çok iyi araştırmış ve incelemişti. Bize bunları bilin ama tabulaştırmayın, diyordu. İslam dünyası bunları tabulaştırdı ve Allah'la kul arasına koydu. Oysa Allah insana şah damarından daha yakın, diyordu. Bu bakımdan şeyhlere ve tarikat mensuplarına inanmazdı. Bunlar İslam'ı tahrip etmişlerdir, diyordu. Hüseyin Atay çok iyi İngilizce ve Arapça bilen, yurtiçi ve yurtdışı deneyimleri olan bir bilim adamımızdır. Kur'an'daki saf ve temiz görüşlerin dine ve kültüre egemen olmasını istiyordu. Oysa İslam dünyasında hadisler ve hurafe egemen olmuştur, diyordu. Çok eseri olan Hüseyin Atay bütün eserlerinde bu temayı işlemiş, İslam'ı kolaylaştırmış, faydalı kılmış ve uygulanabilir hale getirmiştir. Onun her eserini okuduğumda yeni bir şey öğreniyorum ve öğrendiğim her şey çok akılcı ve tutarlıdır. Zaten beni ve birçok Müslüman aydını, modernist geçinen din bilim adamlarını da bu etkilemiştir. Beni iki şey değiştirmiştir. Biri Londra Üniversitesindeki çalışmalarım, diğeri de Hüseyin Atay'ın kitapları olmuştur. İman ve ibadet konularında Kur'an'ın özünden uzaklaşmadan önemli değişiklikler yapmıştır. Bize yüzyıllarca altı diye öğretilen imanın şartlarını beşe indirmiştir. Örneğin kaderi kaldırmıştır. Böyle bir kader anlayışı Kur'an'da yoktur, diyordu. Hatta kaderciliğe karşıydı. Hüseyin Atay İslam'ı çağımızın anlayışına göre yaşanabilir bir hale getirmiştir. Ona göre Amentü yeniden düzenlenmelidir. Yalnız Amentü mü? Fıkıh ve kelamda birçok konular... Yeni bir ruh ve heyecan gerekliydi. İslam tortu halinde dibe çökmüştür. Onu yüzeye çıkarmak gerekmektedir. Siyasal İslam'la değil, kültürel İslam'la ilgilenmeli. Hüseyin Atay hiçbir zaman politik olmamış ve taviz vermemiştir. Hatta hangi partide olduğunu bilemem, ama sırası gelince bütün partiler ve politikacıları eleştirir ve hücum eder. Diyanet İşleri Başkanlığını sık sık eleştirdiğini ve bu diyanet başkanlığıyla hiçbir yere gidilemeyeceğine inanıyordu. Onun bir süre için Diyanet İşleri Başkanı olmasını çok isterdim. Belki o zaman İslam yeni bir ruh kazanacak ve içtihatlar yapılacaktı. İslam bir kültür olarak yeniden canlanacaktı. Köhnemiş fikirlerden bizi kurtaracaktı. Yine Türkiye İslam dünyasında her bakımdan çok iyi konumda olacaktı. Hüseyin Atay İslam medeniyeti ile eski Yunan'la Batı medeniyetini çok iyi birleştiriyor ve bunların birbirlerine olan etkilerini bir filozof gibi tartışıyordu. Bu üç büyük dünya medeniyetinin içinde İslam medeniyetine ayrı bir yer veriyordu. Fakat ne yazık ki İslam medeniyeti hurafelerin ve yanlış tutumların kurbanı olmuştur, diyordu. Kelam ve İslam felsefesi alanlarında önemli eserleri olan Hüseyin Atay yukarıdaki konuları sık sık dile getirmiştir. Kendisi kelamcı olduğu halde, kelama fazla sempatisi yoktur. Onun sempatisi daha çok felsefeye idi. Kelamın ve kelamcıların İslam düşüncesini gerilettiğine inanıyordu. Çünkü kelamda tasdik, tartışma ve sorgulama yoktu. Tartışma, araştırma ve sorgulama felsefede vardı. Felsefeye çok bulaşmış olan Gazali'ye bile tahammülü yoktur. Atay için aklın ve felsefenin ışığındaki Kur'an yeterliydi. O her şeyin sahtesine kızardı. Sahte İslamcılara, sahte Atatürkçülere hepsine kızardı. Laik kesim, İslami kesim diye kesimler kabul etmezdi. Onun için tek kesim vardı. Laiklik, demokrasi ve İslam bunun içinde idi. Müslümanların çıkar için bölünmüşlüğüne kızardı. Araştırma yapılmadan fikir ileri sürmeye karşıydı. O iyi bir araştırmacıydı. Hala yaşlılık döneminde bile hiç boş vakti yoktur. İnandığı fikirleri Sokrat gibi büyük küçük herkese anlatırdı. Ve en az Sokrat kadar da erdemli ve adildir. Haksızlığa tahammülü yoktur. Gerçekten de çağımız Sokrat'ıdır. Sokrat'ı Platon dünyaya tanıttı. Hüseyin Atay ise kendi eser ve öğrencileriyle tanınacaktır. O gezginci Sokrat aynı zamanda ciddi bir bilim adamıdır. Hüseyin Atay'ı böyle bir yazıda anlatmak mümkün değildir. O çağımızın büyük bir müçtehididir. Onun iletişim sağladığı daha çok din dışı yaşayanlardır. Büyük ateistler bile onun sofrasından yararlanmışlardır. Ve onun sayesinde aşırılıklarını ve keskinliklerini yitirmişlerdir. O herkesin sempati duyduğu, samimi, dürüst, Müslüman bir bilim adamıdır. Umarım bir gün onun değeri bilinecek ve onun fikirleri bütün dünyaya, özellikle de İslam dünyasına yayılacaktır. Vakit geçirmeden onun keşfedilmesi gerekmektedir. Ona uzun ömür ve sağlıklı bir yaşam dilerim. Aslında Prof. Dr. Hüseyin Atay'ın kendi eserlerini bir analize tabi tutarak onun müçtehitliğini tek tek belgelemek gerekmektedir. Ama rahatsızlığım nedeniyle bunu yapamadım. Yine de bu kısa yazı onun müçtehitliği hakkında bilgi verebilir. Umarım genç bir arkadaşımız bütün eserlerini derleyebilecek bilimsel bir yazı ortaya koyacaktır. Bu konuda birkaç yüksek lisans ve doktora tezi hazırlanabilir. Niye olmasın ki, yurtdışına gidenlerin çoğu şark departmanlarında uyduruk tezler hazırlayıp dönmektedirler. Yabancı bir dil bile öğrenmezler. Kafaları bile değişmemektedir. Prof. Dr. İhsan TURGUT D.E.Ü.