Kur'an-ı Kerim her
şeyden önce ilme ve düşünceye önem verir. Getirdiği esasları ilme ve akli
ilkelere dayandırır. Bunun anlamı şudur: Kur'an'ı ilmin ve aklın ilkelerine
göre anlamak gerekir. Akla, ilme ve mantığa aykırı gelen Kur'an'a da aykırı
düşer. Bunun için Kur'an, kendi ilke ve hükümlerinde çelişki olmadığını açıkça
ortaya koyarak, herkesi aklını çalıştırmaya, mantıklı ve tutarlı olmaya,
sözünde, işinde çelişkiye ve tutarsızlığa düşmemeye çağırır.
İlim objektiftir.
Herkes tarafından kontrol edilebilir. Yanlışlığı ve doğruluğu ortaya
konabilir. İlimde herhangi bir kimseye yanıldığı gösterilebilir, yanlışlığı
kabul ettirilebilir. Ama, iman subjektiftir. İnsanın vicdanının verdiği bir
hükümdür. Eğer insanın imanı ilme dayanmazsa, onun doğruluğu veya yanlışlığı
ortaya konamaz. Bunun için de bir kimseye senin imanın yanlıştır veya doğrudur,
hükmü verilemez. Benim inancım böyledir, dediğinde karşıdaki de ona benim
inancım da seninkinin zıddıdır, demiş olsa birinin imanı diğerinin yanlışını
göstermiş olmayacağı için her ikisinin inancı kendisine göre doğru olur. İşte
iman imanla düzetilmez, iman imanın doğruluk ölçüsü olamaz. İman ilme
dayanırsa, imanın doğruluk ölçüsü ilim olur ve ilim ile imandaki yanlış düzeltilebilir.
Senin imanın, ilmin şu esaslarına ve aklın şu ilkelerine aykırı olduğu için
yanlıştır, denebilir, miraç konusunda olduğu gibi.
Basım Tarihi: 2015
Durumu: Mevcut
Yayıncı: -
Fiyatı: 14,50 TL